İbn-i Sina 980 yılında Özbekistan'ın Afşana kentinde dünyaya gelmiştir.Asıl adı Ebu Ali El-Hüseyin İbni Abdullah İbn-i Sina El-Belhi'dir.İbn-i Sina ; tıp bilgini , filozof , yazar ve bilim insanıdır.
Batılılar İbn-i Sina'yı Avicenna ismi ile tanımaktadırlar.Dünyayı Değiştiren 100 Bilim Adamı listesinde ilk sıralarda yer almaktadır.Günümüzde Avrupa'da dahi pek çok hastanenin ve sağlık merkezinin adı Avicenna ' dır.Tıp ve felsefe konularında 200 adet eseri bulunan İbn-i Sina bilim dünyasında hekimlerin piri, modern bilimin kurucusu,büyük üstat olarak bilinmektedir.
İbn-i Sina çağın en önde gelen bilim insanlarından biridir.Yazdığı kitaplardan tüm tıp dünyası uzun yıllar faydalanmış ve kitaplarının pek çoğu ders olarak okutulmuştur.10 yaşında Kuran-ı Kerim'i ezberleyip hafız olmuş,16 yaşında tıp alanı ile ilgilenmeye başlamış,inanılmaz zekası ve yaratıcılığını kullanarak yeni tedavi yöntemleri geliştirmeyi başarmıştır.19 yaşına geldiğinde ise doktor olarak anılmaya ve hasta tedavi etmeye başlamıştır.
İbn-i Sina doktor ve bilim danışmanı olarak çalıştığı yıllarda kolit hastalığına yakalanmış ve 1037 yılında yaşama gözlerini yummuştur.Her yıl Ağustos ayının 3. haftası İbn-i Sina Haftası olarak anılmaktadır.
İbn Sina Bilim ve Kültür Vakfı (İran’da bulunan bir araştırma merkezi) İbn Sina'nın eserleri üzerine yaptığı açıklamada, ona yaklaşık olarak 456 - 500'den fazla kitap, risale, makale ve benzeri eserin atfedildiğini bildirmiştir. Bu vakıf, kesin İbn Sina'ya ait olduğu kabul edilen eserlerin sayısını 185 olarak doğrulamış ve kaynaklarını belirtmiştir.
İbn-i Sina’nın başlıca kitapları ve eserlerinin isimleri:
İbn Sina'nın tıp alanındaki en önemli eseri, "El-Kanun fi't-Tıb" adlı kitabıdır ve bu eseri 406 hicri yılı civarında, yani yaklaşık olarak 35 yaşında iken yazmıştır. Bu kitap, İslam dünyasında ve ortaçağ Avrupa'sında, bu alandaki diğer tüm eserleri gölgede bırakacak şekilde büyük bir etki yaratmıştır.
İbn-i Sina, tıp tanımında, "Tıp, insan vücudunun sağlığını koruma ve bozulduğunda onu eski haline getirme amacıyla, insanın fiziksel durumunu anlamak için kullanılan bir bilimdir" ifadesini kullanmıştır.
Özetle "el-Kanun" kitabı, Ortaçağ'ın ortalarına kadar, Montpellier ve Louvain üniversitelerinde tıp eğitimi için temel metin olarak kabul edilmiş ve 1650'lere kadar ders kitabı olarak kullanılmıştır. Bu eser, 1187'de Gerard of Cremona tarafından Latin'e çevrilmiş ve Avrupa'da yaygın olarak kullanılmıştır. İbn-i Sina'nın diğer tıp eseri olan "El-Urcuzeh fi't-Tıb" de Latincede çevrilmiş ve yeniden düzenlenmiştir. İtalyan bilim insanı Andrea Alpago (1520 civarı) İbn Sina'nın tıbbi eserlerini Latince'ye çevirerek büyük bir üne kavuşmuştur. "El-Kanun"un tam metni Rusçaya tercüme edilmiş ve 1954-1960 yılları arası Taşkent’te yayınlanmıştır.
İbn-i Sina'nın felsefi görüşleri, genel olarak ve özellikle bazı temel prensipler açısından, İslam dünyası düşünce sistemine ve aynı zamanda Ortaçağ Avrupa felsefesine derinlemesine ve kalıcı bir etki bıraktı.
Bu felsefi sistem, temel olarak Aristotelesçi ve birkaç belirgin Platoncu unsurları birleştiren, aynı zamanda kendine özgü yaklaşımlarla bu düşünce geleneğini zenginleştiren bir yapıdır. Ancak, İbn Sina, öncelikle Aristoteles'in takipçisi olarak bilinir ve onun için "Hakimlerin imamı" tabirini kullanır. Ancak bu Aristoteles'e körü körüne bağlılık anlamına gelmez. İbn-i Sina, Aristoteles'in temel düşünce hatlarını takip etmekle birlikte, çoğu felsefi problemde orijinal düşünceler geliştirir.
İbn-i Sina özellikle Platoncu (Plotinus'a dayalı) ve Neoplatonik düşünceleri sistemine dahil etmeye çalışır.
İbn-i Sina, Yunan ve İskenderiye filozoflarının eserleriyle birlikte, İslam dünyasının bu düşünce mirasını ve Müslüman filozofların Yunan felsefesini İslami bilgiyle birleştirme çabalarını da içeren birçok kaynağı incelemiştir. Aristo başta olmak üzere Yunan felsefesindeki önemli başlıkları Farabi’nin sayesinde anladığını itiraf eden İbn-i Sina her ne kadar da Platon ve Aristoteles düşünce geleneğinden etkilense de tüm düşünce serüveninde Müslüman bir filozof olarak ilk olarak Kur’an-ı Kerim’i düşüncesinin temeli olarak benimsemiştir.
Kelâm mücadeleleri ve onun zirveye ulaştığı 3. yüzyıl düşünce ortamı, İbn-i Sina'nın entelektüel bir düşünür olarak dikkate değer olmasına yol açmıştır. İbn-i Sina'nın dikkatini çeken konular arasında Allah'ın zat ve sıfatının ispatı, kelamcıların görüşlerine eleştiri, hiçlikten yeniden varlık, varlıkların varoluşunun zorunluluğu veya gereklilik, alemin yaratılışı ve cismani yeniden diriliş gibi meseleler bulunmaktadır.
İbn-i Sina'nın eserlerinde, mistik düşüncelerine dair izler de görmekteyiz. İbn-i Sina'nın, tasavvufun önemli şahsiyetleriyle tanıştığı ve yazıştığına dair kayıtlar bulunmaktadır. Onun eserleri arasında, örneğin "Hay bin Yakzan," "Et-Tayr ve Mi'rac” Risalesi," ve "el-İşarat ve't-Tenbihat" kitabının dokuzuncu ve onuncu bölümlerinde, tasavvufi meseleler ele alınmıştır.
Bundan önce de hatırlattığımız üzere İbn-i Sina'nın düşünce dünyasının temel kaynaklarından biri Kur'an-ı Kerim ve hadislerdir. Onun eserlerinde, Kuran'ın yanı sıra peygamber geleneğine olan derin bağlılığı belirgin bir şekilde görülmektedir.